Uçak Quito’dan havalanalı yaklaşık 2 saat olmuştu. Hosteslerin baş üstü dolaplarını teker teker açarak tüm bagajlara sprey sıkması Galapagos Adaları’na yaklaştığımızın ilk işaretiydi. Sonrasında uçağın camından aşağıya baktığımda Pasifik Okyanusu’nun koyu mavi sularına dağılmış Galapagos Adaları’nı gördüm. Bir yandan yeni bir rotayı keşfedecek olmanın heyecanını yaşıyor bir yandan da Galapagos Adaları hakkında okuduklarımı düşünüyordum. Zihnim bu düşüncelerle meşgulken uçağın tekerlekleri Baltra Adası’na değmişti.
Galapagos Ekolojik Havaalanı
Quito’dan kalkıp Baltra Adası’ndaki Galapagos Ekolojik Havaalanı’na(Galápagos Ecologic Airport)inen uçaktan çıktığımda beni ilk karşılayan yüzüme çarpan sıcak hava oldu. Adalarda Şubat ayının sıcak olduğunu bilsem de bu sıcaklıkla bir anlık şok yaşadım. Vakit kaybetmeden pasaport kontrolüne gittim. Galapagos Adaları’na girişte herkesten nakit olarak 100$ vergi (güncel rakam 200$) alındığını biliyordum. Sıra bana geldiğinde pasaportum ve ödemem gereken vergi hazırdı. Gümrük memuru 100$’ı aldıktan sonra pasaportuma Galapagos Adaları’nın mührünü bastı.
Galapagos Ekolojik Havaalanı küçük bir havaalanı olduğu için valizimi kısa sürede teslim aldım. Çıkışa doğru ilerlerken bir görevli uçakta doldurmamız için verilen formu (kişisel bilgiler ile çantanızda kimyasal veya bitkisel bir şeyler olup olmadığını soran basit bir form) teslim etmemizi istedi. Formu verip havaalanından çıktıktan sonra yolcuları Baltra Adası’ndaki küçük limana götürmek için bekleyen ücretsiz otobüslere yöneldim.
İki Ada Arasındaki Boğazı Geçmek
Baltra Adası’yla Santa Cruz Adası birbirine çok yakın iki ada. Bu iki ada arasında yolcuları taşıyan minik tekneler var. Havaalanından çıktıktan sonra yaklaşık 20 dakikada bu teknelerin bulunduğu limana vardık ve bizi Santa Cruz Adası’na geçirecek olan tekneyi beklemeye başladık.
Tekneyi beklerken gözümü turkuaz renkli sudan alamıyordum. En son Venezuela’nın Tortuga Adası’nda bu renkte bir su görmüştüm. Ben hafif bir rüzgar eşliğinde suyun rengini izlemeye dalmışken teknenin geldiği anons edildi. Sırt çantamı teknenin miçosuna teslim edip teknedeki yerimi aldım. Kaptan yolculuk ücreti olarak her bir yolcudan 1$ aldıktan sonra tekneyi hareket ettirdi ve Santa Cruz Adası’na doğru yola çıktık.
Santa Cruz Adası’na Ayak Bastım
Küçük tekne yolculuğu 10 dakika sürdü. Bizleri iskelenin çıkışında adanın farklı noktalarına giden otobüsler bekliyordu. Ben Santa Cruz Adası’nın en merkezi yeri olan Puerto Ayora’da konaklayacaktım. Bu nedenle otobüslerin içinde Puerto Ayora’ya giden otobüsü buldum ve otobüsteki yerimi aldım. Otobüsün ücreti 3$’dı. Sonradan öğrendiğime göre Puerto Ayora’ya taksiyle de gitmek mümkünmüş ve bu yolculuğun bedeli 18$’mış. Otobüs yolculuğu yaklaşık 1 saat sürdü. Yeşilin ve toprak renklerinin farklı tonları arasında kıvrılan yollarda geçen bu bir saatin nasıl geçtiğini anlamadım.
Hotel Espana
Puerto Ayora’ya vardığımızda hava daha da ısınmıştı. Bu yüzden sırt çantam olduğundan daha ağır geliyordu. Şapkamı kafama geçirip kalacağım otele doğru yürümeye başladım. Konaklayacağım otelin adı Hotel Espana’ydı. Şehir merkezinde olan oteli kolayca buldum. Otelin gecelik ücreti 25 $ + Vergi (%12)’ydi. Bu fiyata kahvaltı (yumurta, ekmek, yağ , reçel, meyve suyu, kahve) dahil değildi. Kahvaltının fiyatı ise 5$’dı. Otele giriş işlemlerimi tamamladıktan sonra odama yerleştim. Odam çok konforlu olmasa da Galapagos Adaları’nda geçireceğim 5 gece için yeterliydi. Odada klimanın bulunması sevindiriciydi. Ancak ne yazık ki wifi sadece lobideki ortak alanda mevcuttu.
Puerto Ayora’da Kısa Bir Yürüyüş
Günümün neredeyse yarısını yolda geçireceğimi bildiğim için bugüne özel herhangi bir aktive planlamıştım. Odama yerleşikten sonra ada merkezinde kısa bir yürüyüşe çıktım. Puerto Ayora’daki Charles Darwin Caddesi hem sahil hattı boyunca uzanması hem de bölgenin en canlı yerlerinden biri olması nedeniyle yürüyüş için en ideal yerdi. Cadde boyunca birçok restoran ve kafe vardı.
Sahil boyunca yürürken Gus Angermeyer Pier and Ferry Terminal isimli iskeleye geldim. Burada gördüklerim bana Galapagos Adaları’nda olduğumu ilk hatırlatanlardı. İskele çevresinde bulunan denizaslanları, deniz iguanaları, balıkçıl kuşlar, köpekbalıkları, su kaplumbağaları ve yengeçler bu bölgenin doğal sakinleriydi. Bu renkli doğal yaşam önümüzdeki günlerde yaşayacağım tecrübelerin tatlı bir habercisi gibiydi.
Oldukça keyifli geçen bu kısa yürüyüşüm sonrası bir yerlerde hızlıca bir şeyler atıştırıp otelime geri döndüm. Duş alıp günün yorgunluğu attıktan sonra yatağa uzanıp önümüzdeki birkaç gün boyunca göreceklerimi düşünerek uykuya daldım.
Bu makale hakkında çektiğim kısa videoya göz atın.
Galapagos Adaları’na seyahatinizi planlarken dikkate almanız gereken önemli faktörler hakkında yazdığım makaleme göz atın.