San Francisco’da bulunan turuncu renkteki görkemli Golden Gate Köprüsü şehri sadece estetik açıdan değil aynı zamanda tarih ve mühendislik açılarından da süslüyor. Bu yazıda, köprünün ne zaman yapıldığını, Half-Way-to-Hell-Club(Cehennemin Yarı Yolu) isimli özel kulübün köprüyle olan ilişkisini, renginin neden turuncu olduğunu, etkileyici teknik özelliklerini ve bölgedeki sisle köprünün bağlantısını keşfedeceksiniz. Hazırsanız, bu ikonik yapıyı birlikte keşfedelim.
Golden Gate Köprüsü Ne Zaman Yapıldı?
San Francisco’nun bu noktasına bir köprü yapılması fikri ilk kez 1872 yılında demir yolu yöneticisi ve girişimcisi olan Charles Crocker tarafından dile getirilmiş. Ancak bu büyüklükteki bir asma köprüyü inşa edebilmek için yeterli teknik bilgi ve tecrübenin olmaması, inşaat için ciddi bir finansal kaynağa ihtiyaç duyulması, köprüye ihtiyaç olup olmadığı konusunda toplumda farklı görüşler bulunması ve tasarım süreçlerinin oldukça zorlu ve uzun olması nedenleriyle bu görüş o dönem fazla ilgi görmemiş.
Zaman içerisinde bölgedeki ticaretin ve insan trafiğinin artmasıyla 1910’lu yıllarda bu konu yeniden gündeme gelmiş. O yıllarda herkes böyle bir köprü inşaat etmenin maliyetinin 100 milyon dolar olacağını düşünüyormuş. Bu tartışmalar sırasında Joseph Baermann Strauss isimli bir mühendis maliyetin bu kadar yüksek olmayacağını ve bir asmalı köprü inşaat edilmesi durumunda tüm maliyetin 25 ila 30 milyon dolar arasında kalacağını iddia etmiş. Köprü tasarımlarını yetkililerle paylaşmış ve birkaç yıl boyunca toplumun farklı kesimleriyle görüşüp onları köprü konusunda ikna etmeye çalışmış. Artan feribot trafiğinin (yıllık yaklaşık 123.000 sefer) de etkisiyle bu lobi çalışmaları sonuç vermiş. 5 Ocak 1933 tarihinde köprünün yapımına başlanmış.
İnşaat Süreci
İnşaat hiç de kolay olmamış. Körfezin güçlü akıntısı, sürekli oluşan sisler ve rüzgar inşaat çalışmalarını oldukça zorlamış. Ne yazık ki bu süreçte 11 işçi hayatını kaybetmiş. Köprünün yapımı 4 yıldan uzun sürmüş ve köprü 27 Mayıs 1937 tarihinde hizmete açılmış. İnşaat yaklaşık 35 Milyon dolara mal olmuş. Bu tutar bugünün parasıyla yaklaşık 1,2 milyar dolara denk geliyor.
İnşaat sırasındaki olası kazaları önlemek amacıyla inşaat alanına özel ağlar kurulmuş. Bu ağlar bazı işçilerin hayatını da kurtarmış. Bu ağlar sayesinde hayatta kalan işçiler daha sonra Half-Way-to-Hell-Club (Cehennemin Yarı Yolu)isimliözel bir kulüp kurmuş. Kulübün hayatta kalan son üyesi Alfred (Al) Zampa ise 2000 yılında 95 yaşında hayata veda etmiş.
Golden Gate Köprüsü’nün Teknik Özellikleri
Köprünün toplam uzunluğu 2.737 metre, genişliği ise 90 metre. Köprünün görkemli ayaklarının su üstündeki yükseklikleri 227 metre, yol üstü yükseklikleri ise 152 metre. Köprüyü taşıyan iki ana kablonun her birinin uzunluğu toplam 2.332 metre ve bu kabloların içinde toplam 129.000 km uzunluğunda kablo bulunuyor. Köprüde yaklaşık 83.000 ton çelik kullanılmış. Köprünün toplam ağırlığı ise 894.500 ton.
Köprü Neden Turuncu Renkte?
Golden Gate Köprüsü’nün rengiyle ilgili birçok yerde kırmızı ifadesi kullanılıyor olsa da aslında köprünün rengi resmi belgelerde kırmızı değil turuncu olarak ifade edilmektedir. Bu rengin original ismi de “The Golden Gate Bridge International Orange” (Golden Gate Köprüsü Uluslararası Turuncu) dur.
Köprünün bu renk olması fikrinin arkasında köprünün danışman mimarı Irving F. Morrow vardır. İnşaat alanına her geliş gidişinde köprünün renginin çevresindeki coğrafi yapıyla olan uyumundan ve okyanusun ve gökyüzünün renkleriyle yarattığı kontrasttan çok etkilenir. Alternatif renkleri de araştırdığında görür ki bu turuncu renk köprünün güzelliğini en net şekilde ortaya çıkaran renktir. Ayrıca bu renk yoğun siste köprünün görünmesini de mümkün kılar.
Golden Gate Köprüsü’nün Art Deco Tarzı
Köprünün “art deco” tarzının arkasında da danışma mimar Morrow vardı. Ondan önce bu tip tasarım gündeme gelmemişti. Morrow, köprünün art deco detaylarla daha da etkileyici bir görünüme sahip olacağını biliyordu. Bu nedenle köprünün korkuluklarını sadeleştirdi, aydınlatmaları açılandırdı, ışığın farklı yansımalarını yakalayabilmek için demirlerin üzerine çıkıntılar ekledi. Bu detaylar sayesinde köprü art deco tarzının ihtişamlı bir örneği oldu.
Köprüde Neden Hep Sis Var?
Aslında bu sis köprüye değil San Francisco bölgesine ait bir sis. Pasifik Okyanusu’ndan gelen nemli hava Kalirforniya sahiline paralel bir şekilde akan soğuk su akıntısının üzerinden geçerken yoğunlaşır ve böylece bölgede sürekli bir sis oluşur.
Sisin zaman zaman görüş mesafesini düşürmesi seyir halindeki gemiler için ciddi risk oluşturmaktadır. Bu nedenle köprünün ortasında üç adet ve güneyindeki kule iskelesinde ise iki adet sis düdüğü bulunur. Özellikle yaz aylarında sisin fazla olması nedeniyle bu düdükleri en yoğun bu aylarda duyarsınız.
Köprüdeki Yaya ve Bisiklet Trafiği
Bu büyüklükteki ve uzunluktaki bir köprünün yaya ve bisiklet trafiğine açık olması muhteşem bir fırsat. Körfezi bir uçtan diğer uca yürüyerek geçebilmek ve San Francisco Körfezi’nin muhteşem manzarasını Golden Gate Köprüsü üzerinden izlemek unutulmaz bir deneyim.
Seyir Terasları
Köprüde yürümenin dışında mutlaka köprünün çevresinde bulunan seyir teraslarına da uğrayın. Kuzeydeki Battery Spencer, Golden Gate View Point ve Golden Gate Observation Deck; güneydeki Battery Cranston, Battery Boutelle, Golden Gate Overlook ve Golden Gate Bridge Vista Point South seyir noktaları size farklı açılardan köprüyü ve körfezi farklı açılardan görme şansı veriyor.
Golden Gate Köprüsü, rengiyle, manzarasıyla ve üzerinde yürüme deneyimiyle benim en çok keyif aldığım köprülerden biri oldu. Bu sembol yapıyı görmek unutlmaz bir deneyimdi. Eğer sizin de yolunuz Amerika Birleşik Devletleri’nin batısına düşerse mutlaka Golden Gate Köprüsü’nin ziyaret etmeye çalışın. Köprüyü ziyaret etmeden önce köprüyle ilgili özel bir uyarı olup olmadığını görebilmek için https://www.goldengate.org sitesine de mutlaka bir göz atın.